Dünya Sağlık Örgütü giderek artan yaşlı nüfusu için Sağlıklı yaşlanma programları oluşturmuş.Amaç aktif ve nitelikli bir yaşlılık döneminin geçirilmesini sağlamak ve yaşlılık yükünün azaltılması.
Yaşlılık katlanılması zor, zor olduğu kadar kaçınılmaz bir dönem. Sağlıklı bir yaşlılık dönemi dilemek; ekonomik olarak kimseye muhtaç olmadan yaşamayı dilemek anlamında artık.
Bedenen güçsüz olmanın yanında bir de zor geçinmek korkusu genç insanı bile etkiliyor. Çalışmaya başlarken emekli olunca…. diye düşünmeye de başlıyoruz…. Emekli olmak büyük korku ve yaşlanmanın önüne geçti artık.
Oysa yaşlılık; dinlenme zamanı, zürriyetinin gelişimini izleme tadını çıkarma zamanı. Dingin hırslardan arınmış, gelecek kaygısının azaldığı, neyin kendisi için iyi neyin zararlı olduğunu anladığı, en önemlisi de tevekkülle kabul edildiği bir dönem. Günlük karmaşadan uzaklaşıp ayaklarını uzatarak kitap okuma zamanı, film izleme zamanı, gençlikte fırsat bulamadığı hobilere yönelme zamanı. Torunları sevme zamanı. Olayları hoş görüyle karşılama zamanı. Senelerce verilen emeklerin alınma zamanı.
Emeklilerimizin halini gördükçe, yakarışlarını duydukça, ürperiyoruz, ayaklarının altında ki yer sarsılmış gibi duruyorlar. Güçsüz ve çaresiz emeklilerimiz.
Evet tüm canlılar yaşlanıyor değişmeyen tek bilgi; yaşlanıp bir gün bu dünyayı terk edeceğimiz. Yaşlı dünyamızın yaşlanan çocuklarıyız. Her bahar yenilenen, çiçeklenen ruhumuza.
Her maaş zamları döneminde Ramayana Türküsü filmi gelir aklıma.
Film Japonya da dağların arasında kıtlığın yoksulluğun zor doğa şartlarının etkin olduğu bir köydeki yaşamı anlatır. Yoksulluğa çok çalışmak çare olmaz, çare evden bir boğazın eksilmesidir. Kıt olan yiyecekler genç ve işe yarar biri tarafından tüketilmelidir. Bunun içinde 70 yaşına gelenler Ramayana dağına götürülüp bırakılır daha doğrusu ölüme terk edilir. Acı ve hüzün dolu bir filmdir aslında.
Korkutur beni bu film bir gün emekliler için biz de bir dağ arar mıyız diye.
Yorum Yazın