Yaşadığımız dünya haksızlıklarla, acılarla, adaletsizliklerle dolu değil mi? Kimilerinin çok rahat çok konforlu, huzur dolu kendi küçük dünyaları kimilerininse çamurda patinaj yapan tekerlek misali hep tekrarlanan, ezilen horlanan kendi küçük dünyaları var gibi. Nasıldı o söz? “doğduğun ev kaderindir” mi? Benzer şekilde “coğrafya kaderdir” diye de bir söz vardır.
Hani yanağından kan damlayan gürbüz Avrupalı çocuk ve kronik açlıktan dolayı bir deri bir kemik kalmış, karnı şişmiş Afrikalı çocuk farkı gibi.
O kadar keskin uç örneklere de gerek yok aslında. İş yerinde hep angaryaya koşturulan insanlar vardır bir de şıkır şıkır kıyafetlerle masa başında oturup, patronlarla ya da amirleriyle içli dışlı pek rahat bir iş düzenine sahip olan insanlar vardır ki muhtemelen pek iyi bilirsiniz bunları. Rahatsız edici değil mi? Alın size günlük yaşamımızdan bir adaletsizlik örneği.
Bazen insanlar ölür doğal olmayan yollarla. Gencecik bir kadın ölür veya bir çocuktur. Neden dersiniz? Nasıl olabilir? Sebepler vardır bazen de sebepsiz yere binlercesi ölür gider savaşlarda. İşte o noktada bir umuttur bir tesellidir ilahi adalete inanmak.
Bütün bu kötülükler olup biter ama bir gün bunların hesabı çok yüce bir makam tarafından sorulur dersiniz. Yüreğiniz soğur. Sabretmeye dayanmaya güç bulursunuz.
Evet bazı şeyler kaderdir, değiştiremeyiz, önüne geçemeyiz, sadece kabulleniriz ve sabrederiz ki yaşayabilelim, hayata ve yolumuza devam edebilelim. Bazı şeyler de vardır ki mevcut düzeni, imkanları, aklımızı, cesaretimizi kullanır değiştirmeye daha iyi daha güzel şartlar sağlamaya çalışırız. Evde aile içinde basit bir düzenleme veya apaçık bir düşman karşısında yiğitçe bir mücadele de olabilir.
Aslında iyiye güzele doğru bir yolculuktur yaşamak. Geçmişten ders almak cesaret almak ve ileriye yarınlara bakmaktır. Her şeyde mümkün olduğunca denge kurmaktır. Elinden geleni yapmak ve inanmaktır. İnanmış ve elinden geleni yapmışlara saygıyla ve minnetle..
Yorum Yazın