Ercan Pala

Ercan Pala

Mail: palaercan35@hotmail.com

'Kader' diye diye...

6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli art arda gelen 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremlerle bir kez daha yıkıldık. 11 İlde 13 milyon insan etkilendi, neredeyse Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman haritadan silindi. Bu satırları yazarken açıklanan son can kaybımız 43 bin 556, yüz bini aşkın da yaralı.

İlk günlerde yaşanan kaos ortamı, yetersizlik, çaresizlik, ileri ki günlerde yerini olması gerektiği gibi bir düzene, koordinasyona bıraktı ama yapılacak işte, yolda çok uzun. Bölgede hala arama-kurtarmanın sürdüğü evler var. Bir yandan Erciyes dağı kadar kaldırılmayı bekleyen enkaz.

Diğer yandan açıkta kalan depremzedeler için kurulan çadır ve konteyner kentler. Milyonlarca insana sıcak yemek, giysi, hijyen malzemeleri, ısınma imkanı. İlk anda bocalasa da hem hükümet, hem belediyeler, hem STK’lar, hem de gerçek kahraman olan halkımız bunları gidermek için seferber.

Genlerimizde olan yardımseverlik, zora düşenin yardımına koşma, dardakine destek olma özelliğimiz her zamanki gibi pik yaptı. Deprem, sel, hatta biraz şiddetli yağan yağmurda can kaybı vermemeyi, ya da en az zararla atlatmayı beceremesek te, sonrasında dünyaya örneğiz.

Ancak ders almıyoruz, hiç hem de hiç almıyoruz. Deprem kuşaklarıyla dolu bir coğrafyada deprem olacağını bile bile bilimi dinlemiyoruz. Dayanıksız, çürük, malzemesi çalınmış binalar yapmaya adeta ‘Ölüme davetiye’ çıkarmaya aptalca, şuursuzca, geri zekalı gibi devam ediyoruz.

Tüm bunların üzerine sadece ve sadece siyasi çıkar, hazineye gelir toplama adına ‘İmar Affı’nı da sıraya diziyoruz. Üç, beş sene de bir hemen hemen her seçim döneminde tekrarlıyoruz. Yanlışı düzeltmek, eksiği gidermek, ölümleri önlemek varken, biz üzerine bir de tabut ekliyoruz.

Bırakın 1999’u, daha üç yıl önce 80 kilometre uzakta denizde olan bir depremde İzmir Bornova’da 117 can kaybediyoruz ama akıllanmıyoruz. Her şey birkaç ay sürüyor. Ölen öldüğüyle, kurtulan acısıyla kalıyor. Biz yine ‘Deprem gerçeğini’ unutup, aynı hataları yapmaya devam ediyoruz.

Bir de bunu, kendi aptallıklarımıza bakmadan ‘Kader’ diyerek suçu Yaradan’a yüklüyoruz. Sen eşeğini sağlam kazığa bağlama sonra Allah’a emanet et. Eşek kaybolunca da ‘Kader’’ deyip Allah’ı suçla. Hatalardan, günahlardan, suçlarımızdan ne kadar kolay bir kaçış yolu.

Çalan müteahhit suçlu değil, ona ruhsat veren suçlu değil, rüşvet alıp gerekli kontrolü yapmayan suçlu değil, siyasi ya da ekonomik çıkar uğruna buna susan, göz yuman suçlu değil, bunu değiştirme yetkisi elinde olmasına rağmen iki de bir ‘İmar Affı’ çıkaran suçlu değil, Yaradan suçlu.

Evet, tek hüküm tabii ki bu düzeni Yaradan’ın, O istemeden tabii ki yaprak bile düşmez. Ancak bu demek değil ki insan tercih yapamaz, yaşam bir labirent gibidir. İnsanın tercihi ‘Kader’ini belirler. Her şeyin sahibi inanın trilyonlarca tercihle oluşacak ‘kader’ yolunu da çizer.

İşi ‘Kader’e yükleyip, hatalardan, günahlardan kurtulmak isteyenler, ‘Kader’in sahibi Yaradan’ın, ‘İşinizi dosdoğru yapın’, ‘Çalmayın, haram yemeyin’, ‘Başkasının günahına girmeyin’ gibi kanunlarına da bu kadar uysalar, biz zaten bu ‘Kader’i yaşamaz, hiç yolunda ölmezdik.

İnşallah bu son olur, aklımız başımıza gelir de bir daha böyle bir felaketi, acıyı yaşamayız.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar