Asuman Bora

Asuman Bora

Mail: luya@mynet.com

Okuma eylemi...

Okuma eylemi nedir? Okumaya doyulmaz ihtiyaç nedendir? Aklımızda cevaplanacak bir sürü soruyla mı kitap açıyoruz? Cevap mı arıyoruz?

    Merak ettiğimiz nedir? Tabi merak ediyorsak. Tariflenen çağ mı bize albenili geliyor, yoksa hikayenin şehri mi sokaklarında koşturmak istediğimiz? Okurken  dost ya da akrabalarımızın arasına mı katıyoruz kahramanları? Bize ait, sakladığımız  göstermediğimiz adını anmadığımız bir parçamı buluyoruz ? Aniden sayfaların arasından sen busun diye fısıldıyor mu? Yüzleşiyor muyuz gölgeli yanlarımızla kimse görmeden? Bir karakter ya da olay aydınlığa mı taşıyor bizi? Ya da hepsi mi?

Olaylara üçüncü göz olmak, tepeden bakmak güçlü mü hissettiriyor? Uzağı yakın, geçmişi şimdi mi yapıyoruz? Yoksa zamanımızdan geleceğe mi taşınıyoruz? Zamanda , mekanda, insan ilişkilerinde, karakter  çeşitliliğinde yolculuk mu hoşumuza giden? Hiç durmayan sürekli giden bir tren edebiyat. Hiçbir durakta, garda inmek istemiyorsun, çünkü bir sonraki durağın merakı var aklında.

      Gerçek öyküler dikkatimizi çekerken kurgusal olandan da aynı hazzı alıyoruz. Yazarın  kurguladığını, biz hafızamızda gerçeğe döndürüyoruz, ete kemiğe büründürüyor, seviyoruz üstüne üstlük. Beş duyumuzu hizmetine sunuyoruz, aklımızı bilgimizi deneyimlerimizi hayal gücümüzle katılıyoruz yazarın kurguladığına. Belli ki artık bizim oluyor o roman yada hikaye.

Evet yalnız bizim oluyor okuma eylemiyle yani küçücük bir çabayla… yalnızca okuyarak, anlayarak bizim yapıyoruz, duygularımızın istemlerimizin en kuytularına  saklıyoruz. Kimseninkine benzemeyen gizemler, güzellikler ekliyoruz. Kendi beğenimizle biçimliyoruz, Anna Karanina yı dünyanın en güzel kadını yaparken, Hamleti yakışıklı ve centilmen olarak tarifliyoruz, yazar izni beklemeden.

Bence okuma eylemini yeniden yaratmak olduğu için seviyoruz. Kitabın ilişkiler ağında kendimizi aklayıp paklıyoruz birazda.

Tiyatro ya da film yönetmenleri tekste yada senaryoya en bağlı olan bile kendi düşünsel dünyasını, dünyaya bakış açısını, algılayış biçimini, etkilendiği her şeyi ekliyor rejisine.

Edebi eserlerin tiyatro sinema uyarlamalarını sever misiniz? Ben bayılırım. Hatta aynı eserin farklı yönetmenlerce tekrarlanması heyecanımı arttırır. Ne zengin bir çeşitlilik çıkar karşımıza. Farklı ele alışlar, farklı duyumsamalar, farklı özümsemeler. Metinler her birinin elinde farklı renkle boyanır bence, dokuları farklılaşır adeta.

    Zamanla okuma alışkanlığımız belirli türlere, belirli yazarlara, yada konulara evriliyor. Sevdiğimiz bir yazar takip hissi uyandırıyor çoğumuzda.

Yazar yaşıyorsa eğer, aile yapısı dikkatimizi çekiyor sosyal yaşamı, nerde ne yapıyor sorularıyla yazma ritüellerini  merak ediyoruz. Hayatta olmayanlarda çağının etkilerini görmek, başkaldırısını hissetmek sarhoş ediyor bizi. Yazar yazdığı kahraman ve biz dostluk kuruyoruz.

İlk çağlardan, uzay araçlarına, efsanelerden, mitlerden, yaşanmış olana törelere, sevgiden nefrete, acıdan sevince , özel olandan değersiz ilan edilmişe, bir çok daldan meyve topluyoruz. Yazarların amacı da bu değil mi olgunlaşmış en değerli meyvelerini okuyucularına sunmak.

Kitap bizi yalnızlığa itelerken, bir yandan da yalnızlığımızdan çekip çıkarıyor. Okurken yalnızlığa itiliriz, zevk almamaya başlarız günlük hayhuydan, gereksiz süzülmemiş, özensiz çapaklı konuşmalardan. Süslü değil ama içi dolu, bizi şaşırtacak, duyma lezzeti taşıyan konular  cümleler ararız, gönlümüz onu ister, sıradanlıktan kaçar.

Kitap eğitir öğretir ufkumuzda sürprizli kapılar açar.

Kitap bizi estetik bir dünyaya davet eder.

Kitap yalnız bir dünyanın kalabalıklığıdır.

Okumak biraz da kendin olmak değil midir?

Okuması bol günler dilerim.

                                                                                                                 

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar