Ülkemizi ve dünyayı kasıp kavuran Covid-19 ve onun yarattığı Pandemi süreci geçmek bilmiyor. Yanlış bir benzetme ile herkes ikinci dalgayı bekliyor, sanki birincisi bitmiş gibi. Oysa ne dünyada ne ülkemizde çok kısa bir süre hariç etkisini kaybetmedi.
Yaza girerken bir ara düşer gibi oldu, o da gerçekten düştü mü yoksa ekonomik zorunluluk mu bunu getirdi orasını çözmek pek mümkün değil. Yasaklar birer birer kalkınca oktan fırlamış yay gibi sokağa, oradan tatillere akan halkımız günlük binli vakaları yeniden geri getirdi.
Yazın son günleri birkaç gün sonra Sonbahar ve doğal soğuk algınlığı, grip mevsimi. Şimdi Covid-19 var. Havalarında soğumasıyla etkisinin artacağı kesin. Günlük binli rakamlar çok yukarılara çıkabilir, yeniden yasaklar gelebilir, hatta ilk aylardan daha katı da olabilir.
Dünya genelinde aşı ve tedavilerle ilgili her gün yeni bir haber geliyor ancak hala ‘İşte bu’ denilen bir çözüm üretilmedi. En iyimser tahminler bile 2021’nin ortalarını gösteriyor. Bu durumda yapılması gereken ilk gündekiyle aynı hijyen, maske ve sosyal mesafe.
Bu Covid-19 bir yıl hadi bilemediniz 2-3 yıl sonra bir şekilde bitecek. Etkisi azalacak, aşısı tedavisi bir şekilde bulunacak. Ancak her geçen gün daha da kutuplaşan bir ülkede yaşamanın ruhlarımızda yarattığı hasarı, ülkemizin siyasetindeki pandemiyi ne yapacağız?
Yaklaşık 18 yıl önce AK Parti’nin iktidara gelmesiyle başlayan ve icraat ve söylemlerle her gün daha da derinleşen ayrımcı, bizler-onlar siyasetinin yarattığı tabloya. Genele bakıldığında ikiye bölünmüş bir toplum, birinin beyaz dediğine, diğerini kesin kara dediği bir ülke.
Hem sadece siyaset tarafında da değil, inançlarda, yaşam tarzında, neredeyse tüm başlıklarda ayrılmış bir halk. Oysa ülke hepimizin, seçimi kazanan da sahibi olmuyor. Sadece yönetiyor ve kendisine oy verenlere değil herkese tüm ülkeye hizmet etmekle yükümlü.
Uygulamada böyle görünse de iş siyasi tarafa devşirince oy vermeyenler karşı taraf, ülkenin iyiliğini, refahını istemeyen, değişmesi, değiştirilmesi gereken güruh olup çıkıyor. Covid-19 sağlığımızı tehdit ederken bu hastalıkta çok ciddi şekilde ruhumuzu tehdit ediyor.
İktidarın bu tutumuna muhalefette aynı şekilde karşılık verince tedavi şansı da kalmıyor. Aklı-selim hareket eden toplumsal birliği sağlamaya çalışan bu siyasi pandemiyi ortadan kaldırmaya uğraşan yok gerçek anlamda. Ülkenin anası ağlıyor, herkes babanın peşinde.
COVİD-19’dan çok daha önemli bu hastalık; birlik ve beraberliğini kaybeden toplumların, barışçıl ve refah içinde yaşama şansları yok. Mevcut ekonomik durumu nasıl Karadeniz’de bulunan doğal gazın tek başına düzeltme şansı yoksa tüm siyasette bunun için çalışmadığında iyileşme şansı yok.
Bizim COVİD-19’a rağmen her türlü tedbiri alıp, coşkuyla, gururla, kıvançla 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlamaya, birlik ve berberliğimizi yeniden yaşamaya, bunun için siyasi pandemiyi de yenmeye, onu bahane olarak öne sürmemeye, göstermemeye ihtiyacımız var.
Hem de en acilinden…
Yorum Yazın