Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 99. Yıldönümü, Kurtuluş Savaşı’nın ibrelerinin bizden yana döndüğü, düşmanın Anadolu’dan silişinin tarihi. Bu büyük zafer bize yepyeni bir ülke, bir Cumhuriyet kazandırdı. O zaferin üzerine inşa edilenlerle bugüne geldik.
Geldik gelmesine de tam bir asırdır, ne bunların mimarı Gazi Mustafa Kemal ile ne de Cumhuriyet ile olan kavgayı bitiremedik. Halen hem kişilerle hem de kavramlarla olan kavga sürüyor. Gün gibi ortada olan tarih üzerinde bile tam bir uzlaşma sağlanamıyor.
Her ne kadar zaman yeni ihtiyaçlar, yeni bakış açıları ve yeni düzenlemeler gerektirse de bunlar ele alındığında ya da uygulamaya geçildiğinde olay dönüp dolaşıp Cumhuriyet’e, laikliğe geliyor. Esas kıyamet hep değişmemesi gereken konularda kopuyor.
Oysa yazılı bir anayasası bile olmayan ve farklı ülkelerden oluşan Birleşik Krallık (İngiltere), yazıldığı günden bu yana Kuruluş Anayasası ile hüküm süren Amerika, federal yapısını kısa ve öz bir Anayasa ile birleştirip, bugün Avrupa’yı ayakta tutan Almanya’da bu kavga yok.
Onlar sistemlerini eksi-artılarıyla kabullenip, sistemi daha iyi hale getirmek adına var güçleriyle çalışırken, biz yüzyıldır kavga etmeye halen ortak bir yerde buluşmamaya devam ediyoruz. Gelişmeye harcayacağımız enerjimizi, bunun için yok yere tüketiyoruz.
Ateş çemberi bir coğrafyada yer alan ülkemizin sadece etrafındaki ülkelerde yüz yılda yaşanan değişimlere baksak Cumhuriyet değerlerinin bizi nasıl koruduğunu, nasıl ayakta tuttuğunu görmemek için kör olmak bile yetmez, üstüne sağır ve dilsizlikte gerek
Oysa olayı kişilerden çıkarıp, onların insani zaaflarından arındırıp, vücuda getirdiklerine baksak, ortaya koydukları kavrama, ideallere, hedeflere odaklansak, geçen yüzyılda değil bulunduğumuz ikilemli nokta da, muasır medeniyet seviyesini çoktan aşmış olurduk.
Ama biz halen aslında bir sülale olan Osmanlı ile üst kimlik Türklüğün çatışmasındayız. Halen din ile laikliğin kavgasındayız. Halen yokluklar içerisinde girilen bir savaşta yedi düveli dize getiren, bir ülke bir Cumhuriyet kuran dünyanın dahi kabul ettiği bir insanı zaaflarıyla yargılamaktayız.
Aslında bunu yapanlar dönüp aynaya baksalar biraz ‘ar’ları varsa ‘’Kim kimi hangi hakla eleştiriyor, yeriyor’’ diyerek gördüklerinden utanırlar. Bir yanda yaptıklarıyla dünyanın takdirini kazanmış, tarihe mal olmuş bir kahraman, diğer yanda Cumhuriyet nimetleriyle yaşamış zatı muhterem.
Zaferin, kuruluşun yüzüncü yılına geldiğimiz bu günlerde artık bizi aşağı çeken, enerjimizi tüketen, birliğimizi zedeleyen bu anlamsız, saçma çekişmeyi, kavgayı bir kenara bırakmamız gerekiyor. Tüm gücümüz daha müreffeh, daha güçlü, daha modern bir ülke olmak için harcamalıyız.
Ve 30 Ağustos’ları, 19 Mayıs’ları, 23 Nisan’ları sadece gün olarak kutlamanın ötesine geçip, onların temsil ettiği değerleri en tepeye koymalıyız. Unutmamalıyız ki Malazgirt Zaferi olmasa 19 Mayıs’ta, 23 Nisan’da 30 Ağustos’ta olmazdı. 30 Ağustos olmasaydı da BİZ…
30 Ağustos Zafer Bayramı’mızın 99. Yılı kutlu olsun…
Yorum Yazın