Cem Polat

Cem Polat

Mail: cempolat7947158@gmail.com

Allah’ım kör et beni…

Kışın son günleri, İzmir’de hava neredeyse bahar. İşe giden bir dostumuz yoğun trafikte araba kullanırken az ilerisindeki bir otomobilden beyaz biçimsiz bir şeyin yola bırakıldığına şahit oluyor. Hava güzel, arabada müzik güzel, işe gidiyor neşesi yerinde ve fakat bu saçma eylem canını sıkıyor. Kornaya basıp, camı indirip, kaşlar çatık, işaret parmağıyla o sürücüyü uyarsa mı? Ne değişecektir?

Bir önceki gün iş dönüşü arabasında bir iş arkadaşıyla yine trafikte gördüğü manzara zaten onu ve arkadaşını dumura uğratmıştı. İrice bir motosiklet ve üzerinde iri bir adam trafiğin tersi yönünde ve fakat yoldan refüjle ayrılmış, yayalara ait olduğu açıkça belli daracık bir alanda hızla ilerlemekteydi. Manzara adeta metal kafes içinde birbirine çarpmadan ustalıkla turlar atan gösteri motorlarını anımsatmaktaydı. O motorlar birbirine çarpmamaya hazırlıklı ve antrenmanlıdırlar da yaya olarak o yolu kullanacak herhangi bir insan bu duruma hiç hazırlıklı olamaz bu kesin.

Trafikte neler oluyor bunu hemen her gün görüyoruz, bu çirkinliklere istemeden şahit oluyoruz, yeni bir şey değil ki. Buradaki sorun insanların bilerek bu saçmalıkları yapması. ‘’Allah’ım kör et beni’’ diyesim geliyor. Türk sinemasının klasiklerinden  Arabesk filminde o tuhaf sözleri olan şarkıyı söyleyen Şener Şen ustaya selam olsun.

Bazen de hayat ve kader hiç beklemediğimiz anda bazılarımızı ummadığımız, hayal dahi edemediğimiz şekilde alıp götürür. Dağlar gibi toprak kütleleri insan eliyle yığıldıkları yerden kopup gelir ve bizleri dehşete düşürür. O insanların yaşadıkları mı ailelerinin ve sevenlerinin yaşadıkları mı daha korkunçtur, asla bilemeyeceğiz.

Bunu da doğrudan olmasa da hesapsız beceriksiz uygulamalarıyla yine biz insanlar kendimize yapmadık mı?

Ve şehirlerimizin şeklini siluetini değiştiren, artık onlar olmadan bir kent bile düşünemediğimiz yerden kaç yüz metre yüksek binalarımız var. Şeytanın avukatlığını yapmak gibi olacak belki, asla olmasını ve tanık olmayı da dilemem ama o koca binalarda bir felaket yaşanması ihtimalini şimdiden düşünmek beni korkutuyor. Yok diyelim hiç bir olumsuzluk yaşanmadı, 40-50-100 yıl ayakta kaldılar. Sonra ne olacak? Eskiyip köhnediğinde veya o günün ihtiyaçlarına, beğenisine uymadığında ne olacak? Kartondan yapılmadılar ki. İnsan eliyle yapılmış bir şeylerin veya eylemlerin yine insanlara acılar yaşattığına tanık olacağız muhtemelen.

Çok mu kötümserim? Size iyi bir haber vereyim o zaman. Bu olumsuzluklar, acılar eziyetler size ve bize olmaz dostlarım, hep başkalarına olur. Yanlış ve kötü bir şey gördüğünüzde ne insanları uyarın ne de düzeltmeye uğraşın. Annemin dediği gibi ‘’Koy verin gitsin. Yaşadığımız kadar mı yaşayacağız? “

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar