İnsanlık adına uğraş vermek vatanın uğruna canından vaz geçmek, içinde yaşadığın çağın değişimi gelişimi için var gücünle, hatta gücünün ötesinde çalışmak ne yüce kavramlar.
Savaş yılları her zaman en çarpıcı örneklerle doluyor. Bu anlamda tarihte yerini almış kişi ve olayları yok saymak mümkün değil ama biz hızlıca 1919 Bandırma Vapuru’na geliyoruz, ona kenetleniyoruz. 114 yıl geçmiş yaşayana zor dile kolay. Bandırma Vapuru eski belki kırık dökük, ama umut dolu yolcularıyla tarihteki yerini alıyor. Suları yara yara ilerliyor ağır ama haşmetli. ‘Keşke bende o gemide olsaydım’ diye hayıflanıyoruz. 1914-1918 arasında süren savaşın sonunda Avrupa’nın siyasi haritasının, güç dengelerinin değişmesi ile , bir çok devlet yıkılmış yada parçalanmış, yeni ülkeler kurulmuş. Kurtuluş Savaşı’nı zorunlu kılan bir paylaşım başlamış Anadolu üzerinde. Kahrolmuş Anadolu insanı, yitik çaresiz.
İşte tam bu dönemde Bandırma Vapuru ile karşılaşıyoruz. Karşılaşıyoruz ama yükünün önemini bilmeden, sıradan bir vapur olarak başlıyor seferine, böylece yol alıyor, tarih neden ondan böyle bahseder farkında değil. O günlerde Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımının taşıdığı kişilerle atılacağını bilse daha mı hızlı giderdi? Yada o bozuk pusulasını tamir ettirir miydi ? Büyük olasılıkla ‘Evet’ yapardı.
Bilseydi yolcularının bir ulusun kaderini değiştireceğini, yenik düşmüş yorgun ulusa, sahip oldukları iman gücünü hatırlatacaklarını, yurt ve vatan sevgisinde birleştireceklerini. Gelecek günlere, özgürlük inançlarına hep beraber ölmek pahasına sahip çıkmak gereğinin, bununsa ancak birlikte hareket etmekle mümkün olduğuna inandıracaklarını…
Bilseydi eğer Bandırma Vapuru bunları Karadeniz’in dalgalarına anlatırdı usul usul… Derdi ’’ yüküm dünyaya bedel haydi benimle beraber dalgalanın.’’ Yunuslar müjdeci çıkardı eminim. Karadeniz daha bir deli çırpınırdı belki, belki fırtınaların en güçlüsü ses verirdi, kim bilir.
1878’de Britanya da inşa edilmiş. İngiliz ve Yunan bayraklarıyla yolcu ve mal taşımış. 1910’dan sonra İdare-i Mahsusa tarafından satın alınmış ve Bandırma adı verilmiş. 47,7 metrelik Bandırma Vapuru 192 tonluk bir gemiymiş. Üstelik 1.Dünya Savaşı’nda Şarköy de İngiliz denizaltısının saldırısına uğramış ama sağ salim kurtulmuş. Kurtulmuş çünkü çok önemli bir görevi var 19 Mayıs’ta. Göreve çıkacağı günü sabırsızlıkla ama usulca belli etmeden dikkat çekmeden beklemiş. O Günlerde Samsun, limanıyla Anadolu’ ya açılması nedeniyle stratejik bir konumda. Buradaki Rum Pontus çetelerine karşı bir ayaklanma şüphesiyle İstanbul’dan bu duruma son verilmesi halkın sakinleştirilmesi istenmiş.
İşte bunun için yetkileri genişletilmiş bir kumandanın tayin edilmesi bu kumandanın Mustafa Kemal olması Türk halkının şansıdır, bizim talihimizin ve tarihimizin dönüm noktalarından biridir 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkışı. Bu tarih ardından gelecek zorlu günlerin, bu zorlu günlerin sonundaki özgürlüğün ilk adımıdır. Terhis edilmiş bir orduyu birleştirmek tek bir ordu haline getirmek Samsun’a çıkışla başlamıştır.
Bu geminin yolcuları başta Mustafa Kemal olmak üzere gelecekteki özgür günleri yaşamak, bunun içinde başarmak istiyordu, isteklerinin ve kararlılıklarının kudreti ile dünyayı hayret ve şaşkınlık içinde bırakacak bir mucizeyi, Kurtuluş Savaşı’nı başlatıp zaferle sonuçlandırdılar. Bir Mucizeyi top yekün başaran Türk Halkı’nın da haklı olarak kahramanı oldular.
Samsun’a yola çıkmadan annesi ve kardeşiyle helalleşiyor Mustafa Kemal.
- Anne ben yarın Anadolu’ya gidiyorum. Selanik nasıl elden gittiyse buralar da öyle olabilir. Ben kurtarmaya çalışacağım. Elimden ne gelirse onu yapacağım. Hesapta ölmek gidip gelmemek var. Bana hakkını helal et. Makbule işler fenaya dönerse buradan ayrılmayın. Ne olursa olsun yola çıkmaya kalkmayın. Başaramazsam zaten sizi öldürürler, o zaman elbet bende ölmüş olurum, diyor. Ölüme atıldıklarını biliyor ama ailesini geride bırakmayı da biliyor.
Sana ve silah arkadaşlarına minnettarız Atam. Saygı ve şükranla anıyoruz sizleri sadece 19 Mayıs’lar da da değil her nefes alışımızda.
Huzurla uyuyun.
Yorum Yazın