Bugün yaklaşık 7 milyar insan yaşıyor yeryüzünde. Tahmini sayı bu olsa da her gün doğan ve atmaya başlayan yeni kalpler yanında son kez vuruş yapıp aramızdan ayrılanlar da var ve insanlık tarih boyunca nice nice milyar sayıdadır toplamda. Günlük, aylık, yıllık, yüz yıllık ve hatta bir kaç bin yıllık süreçte toplam kaç insanoğlu yaşadı ve gitti biliyor musunuz?
Bilmiyorsunuz. Ben de bilmiyorum. Kim bilebilir ki? Aslında hiç kimse. Ve aslında konumuz bu da değil. Konumuz bunca insanın hava gibi, su gibi, sevgi gibi yaşaması için olmazsa olmaz şekilde ihtiyaç duyduğu bir şey. Sevgi falan deyince çok mu felsefi geldi size?
Bazı şeyler bu içinde bulunduğumuz medeniyette olmazsa olmuyor. Yaşamak için bir kaynak bulmak gerekiyor. Örneğin bir dostumuz haftanın beş günü saat 07.30’da bir alarm sesiyle uyanıp sıcak yatağını terk ediyor. Aşağı yukarı her gün aynı şeyleri tekrar ediyor. Büyük bir hastanede yaklaşık yirmi yıldır yaptığına benzer şekilde bir görev yapıyor.
Her gün ve her işlem birbirinden farklı olduğu kadar benzerdir de aynı zamanda. Belli bir süre sonra görev tamamlanıyor ve diğer günlük işler ve faaliyetler yapılıyor. Ertesi gün de hemen hemen aynı şeyler tekrarlanıyor. Aylık dönemler dikkate alınarak bir karşılığı oluyor bu çabanın ve işte pek çoklarımız için yaşamı sürdüren kaynak da bu oluyor.
Çalışıp çabalayıp, ter döküp elde ettiğimiz karşılık. Her şey buna bağlı gibi. Olmazsa olmuyor değil mi? Hiç bir çaba sarf etmeden bir kaynağı kullanma hakkı olan yeryüzünde gerçekten ender bulunan insanlar dışında öyle veya böyle, az veya çok, zor ya da kolay, severek ya da sevmeyerek bazen hayatımızı düpedüz tehlikeye atarak bu kaynağı sağlıyoruz.
Elde ettiğimizden daha fazlasını hak ettiğimize de şüphemiz yoktur. Kendimizi ya da başkalarını başkalarıyla kıyaslamaktan da geri durmayız.
Çok eski değil daha iki yüz yıl kadar önce ne iş yapacağı, nerede yaşayacağı, ne yiyip içeceği ve kiminle evleneceği bile sahipleri tarafından karar verilen gerçek kölelerle bugün kısıtlı imkanları dolayısıyla ve zorunluluklar nedeniyle sevmediği işi, evi hatta eşiyle bu yaşamı sürdürmek zorunda olan bugünün insanları çok benzerdir. Bazen insan kendisini o kölelerden farksız görmektedir. Hayatında bazı şeyleri ciddi şekilde değiştirmek istemekte fakat imkansızlıklar buna engel olmaktadır. Boğulur gibi bir his, bezginlik, nefret hatta kendinden utanç duymaktadır. Ben neden ve nasıl bu haldeyim demektedir.
İnsanoğlu tek başına değildir. Gerçek yaşam Hollywood yapımı dünyanın tümden çöküp mahvolduğu, sadece o bir tek kişinin kaldığı fakat her nasılsa dünyayı ve insanlığı tek başına kurtardığı o bilinen felaket filmlerinden biri değildir.
İş yerinden çıkıp esen rüzgara karşı kısa bir yürüyüş yapıp aniden ferahlamışsınızdır. Sevdiğiniz birini görüp sohbet etmiş, televizyondan güzel bir haber duymuşsunuzdur veya hiç sebepsiz birden bire o anki duygularınız değişmiştir. Umut vardır. Yaşam aslında her şeye rağmen güzeldir ya da şimdikinden daha güzel olacaktır. Bu umut denen şey ve insanın her şeye ama her şeye rağmen nefes aldıkça yaşayabilme yeteneği aynı bir rüyadan uyanmak gibidir. İşte konumuz tam da budur.
Siz yine de uyandığınızda yanınızda kim olduğuna özen gösterin. Yani bu konu da belki bütün bunlar kadar önemlidir.
Yorum Yazın