Cem Polat

Cem Polat

Mail: cempolat7947158@gmail.com

Kumdan kaleler...

Bir yaz tatilinin ve çocukluk anılarının bir yerinde herkes bir kumdan kale yapmıştır muhtemelen. ''Hayır'' diyenler bile hafızalarını zorlasalar kaleye benzemese de bir denizkızı, bir ağaç figürü gibi bir şeyler yapmış olduklarını anımsayacaklardır. O serin suların sıcak kumlarla birleştiği yere ıslak kumu yığıp bir şeyler inşa etmenin, o serinliği hissetmenin, yanınızdaki bir çocuk, bir arkadaş belki bir yaz aşkıyla birlikte olmanın tadına doyulmaz hazzını umarım yaşamışsınızdır. Yoksa zaten hayatta biraz eksik bir haledesiniz demektir.

O eğri büğrü yapıya ne olur peki? Ya bir kaç güzel deniz dalgası ya da bir kaç hınzır ayak çabucak eski kum haline çevirir tabii ki.

Öte yanda Anadolu’nun pek çok noktasında karşımıza çıkan mermer sütunlar neyi anlatır? Neden yapılmış dikilmişlerdir? Ve bir kaç bin yıldır nasıl neden ayakta kalmaktalar? Arkeolojiye gönül vermiş, konuda bilgi sahibi dimağlara çok şey anlatmatır şüphesiz fakat bizim gibi amatör gözler ne görür o kalıntılarda? Mermeri el aletleriyle oyarak şekil veren ustanın sabrını mı, sanatını mı? Şehirlerin zenginliğini mi? Gösteriş meraklısı kralların ihtirasını mı?

Ya günümüz mimarisinin zirvesindeki, göğü delip geçen, bulutların üzerinden muhteşem manzaralar vaadeden kulelere ne demeli? Estetiğine, mühendislik başarısına, çeliği betonu camı birleştiren malzeme seçimine? Sizce hangisi daha kalıcı olacaktır? Mermer sütunlar mı yoksa bugünün gökdelenleri mi? Medeniyetin sembolü olmuş şehirler ve devasa yapılar. Gurur verici değil mi?

Peki ya medeniyetin insan hallerine ne demeli? Antik Mısır uygarlığının 4 bin yıl süren saltanatı, Avrupa’nın kanunlar ve kurallar sistemi, Türklerin 16 devleti ve binlerce yıllık tarihi birikimi, Çin ve Hint uluslarının tarihi. Bütün bunları üst üste koyup, aklı ve vicdanı da ekleyerek ne muhteşem bir medeniyet kurduk değil mi?

Aslında değil. Resmen çuvalladık.

Afrika’da açlık, kargaşa ve eşitsizlikler, Avrupa ve Kuzey Amerika kıtasında ırkçılık, Ortadoğu’da bitmeyen savaşlar, Güney Amerika kıtasında istikrarsızlıklar ve sosyal adaletsizlik normalin normali. Sıradan ve kanıksanmış. İnsanlık insanı insan olarak göremeyen, kendisine benzemeyeni ezmeyi yok etmeyi doğal ve gerekli gören bence tuhaf ve hastalıklı bir ruh halinde ama tedavisi yok maalesef.

Çelik ve mermer değil sadece ıslak kum bu medeniyet. Bazen dünya dışından gelip bizi gözleyen ve çekip giden başka başka varlıklar olduğu iddia edidir. Belki de gerçektir ve fakat “bu güzel dünyada insan denen tür ne saçma sapan şeyler yapıyor böyle?” diye düşünüp geldikleri gibi bizden uzaklaşıp gidiyor olabilirler. Acıklı ve umut kırıcı.
Hollywood türü mutlu sonla bitirmeyi sevsem de ve daha doğru bulsam da umuda dair elde pek bir şey yok gibi.

Varsın klişe olsun; umudum gelecek kuşaklarda...

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar