Merhaba yeni yıl, merhaba yeni umutlar, merhaba yeni dilekler, merhaba…..
Bütün dünyanın aynı gün ya da gecede aynı amaçta birleşiyor olması ne güzel, bir durum değil mi? Ne büyük bir sinerji yaratıyoruz. Tüm dünya iyi dileklerin etrafında birleşiyor, kimi kendisi ve ailesi için kimi tüm dünya için.
Sağlık, mutluluk, barış, savaşsız bir dünya diliyoruz. Bol para ve şans diliyoruz. Ortak bir amaçta, sene de bir gün bile olsa buluşmak, birçok amaç içinde buluşulabileceği, ortak amaçların çoğaltılabileceği umudunu veriyor.
Tüm dünya, silahsızlanma, ekolojik sorunlar, savaşlara hayır demek ve benzerleri için bir gün farkındalık yaratsak, yediden yetmişe herkes tüm dünya katılsa. Ama yılbaşı dilekleri gibi yürekten inanç ve umutla olsa, her sene aynı gün yapılsa, kararlılık ve azim eklesek bir de…. ( Bu yılbaşı dileklerimin arasına bunu da almalıyım.)
Başlangıcı ilk çağlara dayanan bu tür kutlamalar tabi ki her toplumun kendi coğrafi, dini, kültürel özelliklerini taşırdı. Ama toplumsal gelişmeler, kültürlerin birbirini etkilemesi ile ortak bir dil oluşturulmuş, aynı takvimin kabulü ile ortak tarih belirlenmiş ve bu günkü şeklini almış. Sene başlangıcının 1 Ocak olarak tanımlanmasıyla ile o günü kutlamaya yani ‘’yeniye merhaba, hoş geldin’’ demeye başlanmış. Amaç eskiyeni, eksik olanı, olumsuzluğu, talihsizliği geride bırakmak, yeni gelen yıldan medet ummak…. Yılbaşı kutlamaları sanırım böyle oluşmuş, çok da iyi olmuş.
Noel ve yılbaşının farkı veya aynı oluşu inancı sürekli tartışma yaratan bir konu.
Noel’in ve yılbaşının birbirine yakın tarihleri, bu konulardaki bilgi eksikliği; ön yargılar, hoşgörüsüzlükle sarmalanınca, yanlış anlamalara ve anlatımlara yol açıyor. İyi niyetli dilekleri unutup, kırıcı, incitici olabiliyoruz.
Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir dönemde, biraz zaman ayırıp araştırma yapsak; Noel’in Antik çağlarda 25 Aralık’ta kutlanan kış festivallerinden doğmuş bir pagan festivali olduğunu, dini bayram olarak Roma İmparatorluğu zamanında Hristiyan dininin kabulü amacıyla düzenlendiğini öğrenebileceğiz. Üstelik Noel, Hz İsa’nın doğum günü olarak kutlanmasına rağmen Hz İsa’nın doğum tarihinin doğruluğunun tartışmalı olduğunu da görebiliriz.
İslamiyet öncesi Asya Türkleri’nin yaz kış yapraklarını dökmeyen ve hayat ağacı olarak kabul edilen akçam ağacını süsledikleri biliniyor. Bu süslemeler renkli çaputların ağaca bağlanması, ağacın yakınında yakılan ateşin etrafında dans edilmesi, ağacın altına hediyeler konmasının yanı sıra, o gün şık elbiseler giyilerek akrabalarla özel yemekler yenilmesi, büyük ziyafetler verilmesi şeklinde oluyormuş. Nardugan Bayramı adı verilen bu bayramın içeriği sevgi, dostluk, iyi dilekler. Kutlamaların Türkler’den Sümerliler’e geçmiş olduğu, oradan da Avrupa’ya yayıldığı kabul gören bir görüş. Yılbaşı kutlamalarının biçimsel yapısı yani ağaçların süslenmesi hediyeler, ziyafetler, dilekler Nardugan Bayramı’nın günümüze yansımış şekliymiş. İşte bu, kültürlerin birbirini etkilemesinin güzel bir örneği…
Doğal bir gelişim olarak bu kutlamalarda zamana, yeni anlayışlara, moda heveslere, tüketim çılgınlığına yenilmiş durumda. Çaputlar yerlerini rengarenk yaldızlı süslemelere, ışıklara bırakmış. Doğada ki bir ağacı da süslemiyoruz artık. Yapay ağaçları evimize aldık. Yemekler de akrabalarla yenmiyor belki arkadaşlarla çalgılı çengili bir yerde kurtları dökmeye ya da TV karşısında oburca yemeye bırakmış yerini.. Bir dönem tam gece yarısında dansözlerin TV de boy göstermesi merakla beklenen, anlamını ve nedenini hiçbir zaman tam anlamadığım bir eğlenceydi. Gece tam 12 de bir yandan TV de tüm hünerlerini sergileyen dansöze bakıp, bir yandan birbirimize mutlu seneler diliyorduk.
Zamanın neden olduğu her tür değişikliğe karşın saat 12 de aynı heyecanda aynı dileklerde buluşmak, umutlarımızı barıştan, sağlıktan sevgiden yana kullanmak çok insani geliyor bana.
Bu yılbaşında da kendim ailem ve herkes için, dünya için, bolluk bereket sağlık ve şans, en önemlisi de savaşsız barış içinde bir dünya diliyorum.
Yeni yılımız kutlu olsun.
Yorum Yazın