Hangi meyvenin tadı diğerine değişilir ki? Meyve cenneti yurdumuzun her mevsimi ayrı bir koku, ayrı bir renk, ayrı bir tat sunuyor bize.
Kışın o mis gibi kokan mandalinası, portakalı, baharın müjdecisi erikleri, bademleri, yazın şeftalisi sonbaharın buğulu üzümleri, yemeye doyamadığımız, saymakla bitiremeyeceğimiz tatlar.
Bahar meyveleri tatlarının yanı sıra bir coşku verir bana, rayihalarına sinmiş bahar kokusu harikadır, gelen bahara eşlik eder renkleriyle minik bedenleriyle. Küçücük yemyeşil erikler banıp tuza kütür kütür nasıl afiyetle yenir, ağız dolusu tuzlu bir ferahlık. Ooohhh…
O zarif çilekler yersin doyamazsın tatlısını reçelini yaparsın yine doyamazsın. Dört mevsim yanınızdadır sanki minik çilek
Çocukluk anılarına arkadaşlık eden bir meyvede kiraz. Herkes mutlaka kiraz küpesini bir kez takmıştır. Kirazın o pürüzsüz, simetrik hali, rengindeki kırmızıdan sarıya turuncuya geçişiyle doğa harikalarındandır. Görsel güzelliği farklıdır benim için.
Kiraz denince kendisinden ‘Kiraz mevsimi Öykücüsü’ diye bahsedilen Sait Faik Abasıyanık’ı anarım her zaman.
‘Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem
Nasıl etsem, nasıl yapsam da
Meydanlarda bağırsam,
Sokak başlarında sazımı çalsam.
Anlatsam bu kiraz mevsiminin,
Para kazanma mevsimi değil
Sevişme vakti olduğunu.’ der bir şiirinde.
Kiraz mevsimi şiirinde kalmaz, bir kiraz mevsiminde veda eder okurlarına yazmaya, hayata. Hayata veda eder ama hayata dair çok güzel anlar, bunu bende yaşadım diyeceğimiz anılar bırakır bize. Yazdıkları sanki bizim anılarımızdır, bizim öyküye dökemediğimiz gençliğimizdir. Hayatın her dakikasını fark eden, saniye saniye yaşayan, o andaki güzelliği içine sindiren, her ayrıntıyı anlamaya çalışan bir kalemdir Sait Faik Abasıyanık.
İstanbul şehri için de bir şanstır böyle bir öykücüye sahip olmak. Çünkü öyküleriyle size arkadaş olur tüm İstanbul’u gezdirir. Arkadaşlığı ayrı güzeldir. Gündelik telaşları içinde tanışırsınız töresi davranışı kavrayışı farklı ama aynı topraklarda yaşamanın birliği ile seslenen hikaye kahramanlarıyla.
Stelyanos Hrisopulos Gemisi’ne, Eflalikus’un Kahvesi’ne davet eder soluklanmanız için, gezerken yorulursunuz ama okurken yorgunluk nedir bilmezsiniz. Denizin kokusu yosunun yeşili, martıların çığlıklarıyla sürer okuma yolculuğunuz.
Okudukça doyamadığımız 200’e yakın hikaye 3 roman ve bir sürü şiir bırakır’ Kiraz mevsimi öykücüsü’. Hayatının yalnızlığını satır aralarına saklar, satırlarda neşe ve heyecan vardır.
Bir sabaha uyanışına ortak eder sizi, artık hep o sabahlara uyanmak istersiniz.
‘Sabahleyin yine yağmurla uyanacaktım, camları buğulu bir kahvenin içinde elleri nasırlı, yüzleri güneş ve rüzgarla çizgili insanlar arasında’
Bu kahveye rastlamak mümkündür bizim için, tanıdık kılmıştır çünkü.
Sarnıç öyküsünün ilk cümlelerinde ne güzel anlatır liseyi bitirme hevesimizi, büyüme tutkumuzu.
‘Liseyi bir gün ardımıza dönüp bakmadan başkalarına bıraktık. Bir daha buraya ömrümüzün sonuna kadar talebe olarak giremeyeceğimizi bile bile.’
Neydi o telaşımız dedirtir bize.
Tedavi için gittiği Fransa’dan yine tedaviden korktuğu için döner. Hayattan vazgeçmeyi kabul etmiş gibi, tek vazgeçmediği ise yazmak yazmak…
Kumpanya, Havuz Başı bu dönemlerinin hikaye kitapları, içlerinde ise ölüm teması. Hastalığına alışmak daha doğrusu alışmaya çalışmak, ölümle kucaklaşmaya hazırlık gibi kokar hikayeleri. Oysa hayatın her anından tat almayı bilen biridir.
‘Adımım düşüyor anlatılmaz ki sözle
Bin bir ateşten dili yangınken sönüyorum
Bir harabe yüzüyle, balmumundan bir yüzle
Sararmış caddelerden evime dönüyorum.’
‘Harita da Bir Nokta’ öyküsünün kahramanı der ki.
‘Bura da namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs hiddet neme gerekti? Yapamadım koştum tütüncüye kağıt kalem aldım. Çakımı çıkardım kalemi yonttum, yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.’
Yazmadan duramayan, yazdıkça yaşadığını hisseden, hayata yazdıkça katılan bir yazar.
Hayattayken bütün malvarlığını bağışladığı Darüşşafaka Cemiyeti yıllardır Sait Faik Abasıyanık adına öykü yarışması düzenliyor.
‘Kiraz mevsimi öykücüsüne’ bir kiraz mevsiminde sevgi ve şükranlarımızı sunuyoruz, bize bıraktığı o güzel öyküler için.
Ve onun sözleriyle bitirmeden, hoşça kalın umutlu kalın diyelim.
‘’Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burda her şey bir insanı sevmekle bitiyor."
Yorum Yazın