Binlerce yıldır var olan, milyonlarca can yakan, feryat figan karşı konulmaya çalışılan, şiddet için, sorunun çocukluk yıllarında aranması gerektiğini belirtiyor uzmanlar. Ve kirli temiz, mutlu mutsuz, saklı açık, özel genel bütün anılarımız deşiliyor. Bilinç altımızın en derinlerinde nedeni aranıyor, bulunanların da işe yaradığına tam olarak emin değilim. Tabi konunun uzmanı da değilim.
Ben sadece ara ara şiddete maruz kalan bir insanım. Çevremdeki bu konunun mağdurlarını gören biriyim. Ve ben hepsi için acı hisseden bir anneyim.
Eğitimle, bilgiyle, vicdanla ya da insan olmanın erdemiyle üstesinden gelemiyoruz. İçimizde herkesten sakladığımız, kendimize bile yalanlara sararak itiraf etmediğimiz gerçeğimiz, haklı olduğumuz düşüncesinin arkasında bekliyor.
Bekleyen korkularımız, bencilliğimiz. Eylemlerimizin görünmez yüzleri. Ve tabi bu saklanmış yanımızın tezahürü şiddet. Kanıksanmış doğal kabul edilen şiddet..
Birçok şekle girebiliyor, fiziksel olabiliyor mesela, sözel olabiliyor ya da. İftira şekline gireni var. Adam kayırıcılığı, adam satıcılığı ise argoda dil bulmuş şekli. Yalanlarla şerbetlendirilmişi, gizli saklı yapılanı, kibarca alenileştirilmişi… Var işte, saymakla bitmez..
Her yerde yaşıyoruz bunları kaçış kurtuluş yok. Bizden hızlılar yakalamakta. Eğer kadın ya da çocuksanız saklandığınız en kuytulara ansızın sızarlar,’ bir gün mutlaka, ansızın gelebilirim..’ demeden, ayak seslerini bile duymazsınız.
Diyorum ki; dur kardeşim soluk al, sorunun ben değilim… kendinsin.
Doymak bilmeyen iştahın, kibrin, uyku yüzü göstermeyen korkuların.
Dur ve soluk al. Kendine karşı kendini koruyamıyorsan eğer, ikimizi de yaratan Tanrıya şükret ve yalvar (tabi inançlıysan).
Yalvar ki başkasına zarar verdiğin için hissettiğin hastalıklı kibirden uzak tutsun bağışlasın seni.
Ve diliyorum;
İçimiz de ki şiddete yenilmeyeceğimiz bir dünyaya….
Şiddeti kanıksamadığımız bir dünyaya….
Şiddeti unuttuğumuz çocuklarımıza bulaştırmadığımız bir dünyaya…
Yorum Yazın