Şiddetin, vahşetin her türlüsünü okuyoruz ya da seyrediyoruz, tabi içimiz burkularak, biraz da korkarak. Korkuyoruz çünkü her an şiddet mağduru olabiliriz, bir türüne de olmaktayız da geçiştiriyoruz.
Şiddet tanımlanırken muhatap kişinin ruhsal veya bedensel zararına neden olacak güç ve baskıya işaret ediliyor.
Aile içinde kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddete sadece şiddeti yaşadıkları zaman içinde değil bir ömür boyu bunun acısını çektiklerini biliyoruz. Şiddet uygulayanların da çocukluğunda şiddet mağduru olduğunu söylüyor psikologlar. Yani çocukluk acılarını tüm yaşamımızda çekiyoruz ve ÇEKTİRİYORUZ.
Duygusal şiddet içine düştüğümüz bir deniz gibi. Islanmamak mümkün değil, biraz yüzme biliyorsak ya da başımızı suyun üstünde tutabiliyorsak şanslı hissediyoruz kendimizi. Aşağılamak, küfür etmek, tenkit, bağırmak, küçümsemek, alay etmek, duygusal şiddete giren davranışlar. Oysa bütün gün her yerde yaşadığımız, tanık olduğumuz durumlar.
Çocukluk yaşında yaşanan ya da tanık olunan şiddetin o yaşlarda zihinsel ve duygusal olarak baş edilmenin çoğu zaman mümkün olmadığını, çocuğun korkusunu, üzüntüsünü farklı davranışlarla ortaya koyduğunu biliyoruz. Tırnak yemek, altını ıslatmak, tabiata zarar vermek mesela. Örnekler binlerce maalesef.
Hızlı bir geçişle şiddetin taklit edilebilir, öğrenilebilir tarafına geçmek istiyorum. Ve demek istiyorum ki çocuklarımız sadece biz aile büyüklerinden değil, gördüğü her şeyden kişiden bir şeyler öğreniyorsa tehlikenin büyüklüğünü fark edelim.
Evimizde büyük bir tehlike var. TV programlarının bazıları. Filmlere dizilere takılıyoruz şiddet içeriyorlar diye. Oysa o dizideki ya da filmdeki sanatçıyı başka dizide de izlediğimiz için bunun film olduğunu, kurgu olduğunu biliyoruz. Ama gerçek ana babaların, çocukların, gelin ve kaynanaların saatlerce TV den birbirini suçlamaları bağırmaları, aşağılamaları gerçek algısı yaratıyor. Şiddet ‘geliyorum’ demeden gelip salonumuzda bizimle oturuyor.
Sevgili anneler eviniz huzurlu bir yuvadır öyle olması içinde çabalıyorsunuzdur eminim. Başkasının çatışmalarını kötü enerjilerini seyrederek bile olsa evinize çekmeyin, çocuklarınıza izlettirmeyin. Şiddetin bu türüne ‘’DUR’’ deyin. En azından bunu başarabiliriz.
Yorum Yazın