Eskiden bunlar yoktu, televizyon vardı radyo vardı, internet bile yoktu. İnternet olmayınca sosyal medya diye bir şey yoktu. Bugün 20 yaşın altındakiler bilemezler tabii ama eline küçük bir telefon alıp ekranına bir iki dokunuşla çevrede olup bitenleri görüntü ve sesleriyle anlık kaydedip bir kaç kez daha ekrana dokunup neredeyse tüm dünyaya yayınlamak yoktu.
Ne günlerdi ama? Koca bir devlet başkanına (eski başkan ve yeniden aday) kurşun yağdıran yirmi yaşında bir genci göremez bilemezdik. Muhtemelen de o genç adam benzer şeyler, silahlı şiddet vs izleyerek büyümüş ve kim bilir hangi düşüncelerle o noktaya gelmişti? Bunda teknolojinin etkisi yok muydu?
Gökyüzünde hedefine doğru yol alan yüksek teknoloji ürünü füzeleri, benzer teknolojiyle donatılmış karşı savunma sistemlerinin onları havada avlayıp yok etmesini de canlı yayınlarda izler olduk. Tabii kimi füzeler hedeflerine ulaşıp şehirleri tahrip edebildi insanları yok etti. Bunları da canlı yayınlarda izledik.
Bize pek uzak olmayan bir bölgede bir kaç ay içerisinde 40 binden fazla insan çoluk çocuk demeden katledilirken yine teknolojik silah sistemlerinde, uydu destekli insansız keşif araçlarında, lazer güdümlü füzelerde “başarıyla” kullanıldı.
Ölen çocukların ellerine normal dünyada olduğu gibi telefonları tabletleri veremesek de gülüp oynarken, doğum günü pastalarını üflerken videolarını göremesek de kan ve toz toprak içerisinde can verirken ya da zaten yıkılıp tahrip edilmiş hastanelerine bir umut, taşınırken çekilen görüntülerini kahrolarak, gözyaşlarıyla izledik.
Yaşasın teknoloji ve sosyal medya.
Bunlara bu dünyada yaşayan insanların bir kısmı lanet ede ede dillerinde tüy biterken bir de baktık ki aynı dünyanın aynı insan türünün bir kısmı da tüm bu cinayetleri çok takdir ettiğini çok beğendiğini yine teknoloji sayesinde canlı yayınlarda görür olduk. Çok değil daha bir iki yıl önce yine yakın bir coğrafyada benzer manzaralar yine ölüm yine kan ve saldırganlık karşısında bu insanlar çok farklı tepki vermiş, saldırgan ulusun sporcu ve sanatçılarını dahi ülkelerine sokmamış, ekonomik sosyal siyasal ambargolar uygulamışlardı. İnsan olmak böyle bir şey demek ki. Aynı şeye bakıp bambaşka bir şey görmek ya da düşünmek ve inanmak.
Teknoloji doğru kullanıldığında güzel şey doğrusu. Okyanusun kilometrelerce derinine dalıp oradaki milimetrik canlıyı da gördük, dünyadan uzaya doğru çıkıp dünya çevresinden dünyamızı da. Ben şahsen her iki yolculuğu da bilgi ve teknik açıdan zihnimde asla çözemesem de sonuçta doğa yani fizik kanunlarının işlediğine ve biz anlayamasak da değişmez doğrularla var olduklarına inanıyorum, kalpten kabul ediyorum. Fakat insan denen bu türün hangi ruh hangi inanç hangi fikir yapısıyla böyle cani, böyle zalim, böyle vahşi olabildiğini hiç ama hiç anlayamıyorum
Yorum Yazın